rss
twitter

30 Kasım 2009 Pazartesi

Pinokyo Bisiklet


"babam o eski pinokyo bisikleti verince
yok ben ölmem diyordum..."

dizdiğim boncuklar geliyor simdi geliyor aklıma..
tekerlerinin miline taktığım parlayan yıldızlar.
neden bunun adı pinokyo, neden gövdesi boş..?
üzerinden hiç düşmediğim zamanlar geliyor aklıma..

öyle böyle değil bayağı bir küçüktüm..
aslında yaşımı hatırlamıyorum ama
bisikletin boyu kadar vardı boyum...
ne kadar canım varsa öyle atardım ortaya..

"baba" diyordum..
"neden bu vitesli değil..."
ilk düşüşümde anladım.. iyi ki de değilmiş..
her sabah iştimaya kalkar gibi uyanırdım..
bisikletimi aşşağıya indirir ardından balkona oturur izlerdi..
iki bilemedim üç araba geçtimi sokaktan
yukarıya çağırdığını hatırlıyorum..

ha bide..
benden iki yaş büyük abimde var..
aslında dörtlemiş olsakta..
ben en çok onunla yakındım..
tek bir pinokyonun iki sahibi vardı.
az kavga etmiyorduk..
o yüzden ben sabahları..
o akşamları binerdi.. babamın adaleti.

büyük kardeslerimizde kullanmıştı onu..
"oğlum siz daha ortada yokken biz biniyorduk buna.."
ondan bu vitesli değilmiş..
o zamanlar en baba bisikletmiş bu pinokyolar.
yani anladığım baba yadigarıymış...

şimdi nerden geldi bunlar aklıma..
neden pinokyo..?
ilk o aklıma geldi çünkü..
üç tekerlekli pinokyo..
daha başka hatırladığım çok şey var..
yine babamın sakladığı bilyeler.. topaçlar..
bir ara uçurtmada yapmıştık, apartmanın damında
bir de unutmadığım he*man kılıcı...
daha çok şey..

buna yaşamak diyorum..
hep iyi hatırlayacağım, aklımda bir bunlar duracak
diyorum ya..
tam bir sene oldu bugün..
buna alışmak diyorum şimdi..

dualarım ve hatırladıklarımla...
...
amin kere amin.


...babam'a.

27 Kasım 2009 Cuma

bir ah çeksem.. duyacaksın!


yağmurların yağmaya üşendiği,
avuç avuç su bırakıyorum yüreğine
yitirdiğim umutları ekiyorum
toprağına, tek bir filizin bile yeşermediği

birşeyler dileyerek yüzüyor olsam içinde
ya da bağrı açık geziyor olsam fikrinde..
bilirim o zaman yağmur yağar...
bilirim işte o an ziyan olur ekinlerim...

habersizce geziyorum oysa bahçelerinde
nefes almadan koşuyorum caddelerinde..
bir ah çeksem..duyacaksın! ödüm kopacak..
bilirim o zaman istemezsin beni hiç bir yerinde..

25 Kasım 2009 Çarşamba

bu şehirde aşıklar gece yaralanır..


Fidanını arayan kırmızı toprağım bugünlerde
yağmuru akmayan coğrafyanda..
dağlarına tepelerine sövdüğüm,
sürüsüne kurtu emanet etmiş çobanım..
yüzüne cisimler uydurduğum vakitlerde
ne yıldız kalır ortalıkta ne dağ..ne tepe..
boşluğa bakar gibi öyle bakıyorum yüzüne
ah! öyle kanıyorum..

gözlerine şimşek diyordum
nasılda çarpıyordu yüzüme..
sözlerine 'ilmek' diyordum..
nasılda sarıyordum boynuma..
bileklerime taktığım nefesinle yürür,
postallarıma sardığım prangalarla çürürdüm.
yolun sonu diyordum,
uzaktan cennet saçlarını görünce...
ah! öyle yanıyorum..


"bir bardak sıcak çayına tav oldumda
şeker niyetine karıştım suyuna, toprağına... "

.....

16 Kasım 2009 Pazartesi

Gülüşümün Adı Yeşil..

gülüşümün adı yeşil...

sen bana bir dayanak noktası göster..
bak nasılda oynatıyorum dünyayı yerinden...
gör bak cenneti cehennemi nasılda birbirine katıyorum..
sen bana gülüşümün rengini çizdir...
yerine selviler ekerim cennet bahçelerine...

yüreğinde cumhuriyet kuracağım bir oda ver bana.
ya da isyanlarımı bastıracak ordular gönder..
bana renklerin en güzelinden.. yeşilinden mısralar söylet..
bak o zaman nasılda değişir gülüşümün rengi..

yağmurlar yağdıracağım dualar öğret bana..
kendimi bulacağım tanrılara gönder beni..
bana şarkıların en yeşilinden ezgiler söylet...
o zaman kapanırım, bir secdeye bir de dizlerine.