rss
twitter

14 Aralık 2009 Pazartesi

Sevda Manifestosu


morigante: Âşık olma, bağlanma, durmadan düşünme, aklından çıkaramama, sadakat, belki de hüzün, tut ki gecedir uykusuz geçen hepsi birdir.. adı "sevda" dır. çekenin adı yoktur.. çektirenin adı bir başka..
Aslında anlamı vardır, anlatan biri vardır anlatır yaşadıklarını, düşünmelerini ve düş-melerini, med-cezir hallerini, ikilemlerini, karışıklığını, sapmalarını ve hesaplamalarını ,kıskanmalarını.. Kısacası anlatır sana Âşık olma hallerini... Sevdanın "şed-" halini..
O içinde tüm halleri bulundurur. Ask, olmak ya da olmamak hallerinin birleşimidir...
Beraberlikte vardır, ama "ayrılık" onu da beraberinde taşır, mutlulukta verir, verdiği kadar acıda verir; özlemek vardır ve uzaklaşmakta…
"Ayrılık da aska dâhildir", tıpkı ölümün yasama dâhil olduğu gibi.
Her yeni yelken açış, kendi denizinde batışını da verir. Her yeni doğan sabah, kendi içinde karanlığı taşıdığı gibi...
Hayat bu halleri tanıyanları nasıl da bir araya getirmiştir, nasıl bitiştirmiştir, nasılda kırmıştır ayna içinde, kim bilir, kimse bilmez, anlayamaz… —anlayan zaten söylemez...


H.Kalyoncu: Söyle(ye)mez… Sabah olur kıyamet-in başlar ki hep mahşerini biriktirir aşk sırat köprülerinde… Sevdanın en çok –sev hâlidir, hayali meskûn, (ha)kan/dili suskun hâlsizlikler diyarında, hem bugün hem yârin, yârin sevme ihtimaline tutunma ihtimalleri içinde ahvalsiz bırakan…
Her yeni yelken açış, doğru yeli bulma umududur biraz da… Bile isteye… Ters yellerle batmakta dâhil ve boğulmakta Sevda denizlerinde ve/ya usul usul, pırıl pırıl erişilmez bir dinginlikle süzülmek sevdanın türkuaz sularında…

ah!

Her âşık kahraman olmalıdır ve tutsaklığını bir madalya gibi yüreği üzerinde ışıtmalıdır… Ne çok yakışır yaralı yol almalara gerçek aşklar ve ne çok yakışır gecenin karanlığına yıldızlar…



morigante: Gün biter, umutlar körelir,
Yeniden Umutlanır insan.Gece oluverir birden..
Sevdalar eskir, ıslanmış bir duvar gibi zamanla yıkılır.. dibine gölgesini bırakır..
Yeni naralarını atar sevda. Sokak kabadayıları gibi...

Tamamlanmamış masalların yarım kalmış cümlelerinde saklıyorum kendimi.. Ne noktalıyorum, ne de ünlemleniyorum.. Bir tarafım kırık, bir tarafım zaten harabe.. Bir yıldızdım kendi içimde kayboldum... Ne denizin asıl rengi yeşil, ne de gökyüzü mavi olan rengini gösteriyor artık.

Ya ben çok geç kalıyorum, ya da geç kalmalarım erken yansıyor aynalarıma. Bu sensiz miyim yoksa yalnız mıyım bilmiyorum. Bazı şeyleri insan bilemiyor, çözemiyor artık.

Bunlar olacak değil mi?



H. Kalyoncu: hep olmuştur… Mecnun çölde seraplar içinde Leyla’sını ararken , Ferhat dağa vurduğu her kazma darbesinde Şirin’in sesine bir nefes daha yaklaşırken, Kerem Aslı’ya kül olurken, Romeo Jülyet’e gül verirken..hep olmuştur.

Aşk acıdır. Acıtır. Veysel’in sözüdür : “seversin kavuşamazsın aşk olur.” ne tuhaf; kara sevda. Sevda neden hep kararınca kalıyor akılda?..
Mesafeler rüzgârın ateşe har vermesi gibi sevdaya da can veriyor. Peki, neden bir süre sonra aynı rüzgâra rağmen ateşin ışığı azalabiliyor?
Muamma…



morigante:Muamma, bu yüzden Sevda Manifestosu... Dile geldi iki titrek kalemden.. Işık sönük mum alevinde yalnız kalan ateş.. Dibine ışık vermeden sönmesini de gösteriyor. Biz o gölgelerin içinde asıl olanını seçtik suretimizin...

Söz benden çıktı...

"Sevdanın Halleridir. Hadi Kaldır Sende Elini..Tut Kadehini.."



H.Kalyoncu: Aşk çamura şekil verir gibi şekillendiriyor bizi. Ama kalıplaşmış şekiller istemiyoruz artık.Sevda bağımsız olmalı,Sevda kendi hür toprağında akmalı..acıtsa da kendi farkıyla yaşanmalı!..bu yüzden Sevda Manifestosu…Dile geldi iki erkek kalemden…mum eriyor ışığını aşığına yetiştirme çabasıyla..tabii aşığı gitmediyse parlak bir ampulün peşi sıra!

Modern zaman ikarusları olmalı diyorum(z) Sevdalılar,bal mumu kanatları erise bile uçmalı,uçmaya çalışmalı güneşine…ışığına…aşığına…aynalarda kırılan yansımalardan yoruldu bu satırların sahipleri.. Hep ışığa hayat veren gölge olmaktan, kendilerini karanlıklara saklamaktan!

Evet..bu yüzden Gölgesidir suretin asıl olan
Bu yüzden sevda manifestosu…
Bu yüzden kan-dil olmak lâl-mim çığlıklarda.
Söz bende bitti…